Covid günlerinde salgın hastalık temalı bir diziyi seveceğim aklımın ucundan geçmezdi ama Station Eleven beni kalbimden vurdu. Birkaç yıl önce romanı çok konuşulmuş, çok beğenilmişti. Ben bir türlü fırsat bulup okuyamamıştım. Diziden de haberim yoktu, karşıma çıkınca bir bakayım dedim ve olanlar oldu.
Dört-beş bölüm sonra jetonum düştü: Meğer yaratıcı ekip Damon Lindelof'un takımındanmış. Künyede adı geçmesede da anlatım tarzı olsun, duygusal boyutu olsun, montajı olsun bu da adeta bir Lindelof dizisi. Hayatta en etkilendiğim işlerden birisi The Leftovers'dı, Station Eleven da doğrudan listeye girdi. İkisi de çoğu seyircinin seveceği diziler değil (yavaş/sıkıcı/zor diyenler var, Lindelof'dan nefret edenler var, kin besleyenler var) diye not düşerek tavsiye ediyorum. Çok uzun zamandır dizi izlerken ağlamamıştım ve böyle ekrana çivilenmemiştim.
